Türk siyasi tarihinin önemli figürlerinden biri olan Alparslan Türkeş, 4 Nisan 1997 tarihinde vefat etti. Ölümünün üzerinden geçen 28 yıl, Türk Milliyetçiliği ve ülkücü hareketin geleceği açısından büyük bir dönüm noktasını temsil ediyor. Türkeş, sadece bir siyasetçi değil, aynı zamanda bir düşünür, lider ve Türk milletinin kimliğini şekillendiren önemli karakterlerden biri olarak hatırlanıyor. Bu yazıda, Alparslan Türkeş’in hayatına ve siyasi kariyerine, vefatından sonra bıraktığı mirasa yakından bakıyoruz.
Alparslan Türkeş, 1917 yılında Kıbrıs'ın Baf bölgesinde doğdu. Ailesi, Türk milliyetçiliği ve kültürüyle derinden bağlı olan bir aileydi. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarını yaşayan Türkeş, genç yaşta siyasi düşüncelerini geliştirmeye başladı. 1934 yılında Türkiye’ye yerleşen Türkeş, burada Harp Okulu'nu bitirdi ve orduda görev yaptı. 1940'lı yılların ortalarında, siyasi düşüncelerini güçlendirmek üzere Milliyetçi Hareket Partisi'ni (MHP) kurdu ve Genel Başkanlık görevini üstlendi.
Sağcı bir politika izleyen Türkeş, özellikle 1960'lı yıllardan itibaren Türkiye'nin iç ve dış politikalarında aktif roller üstlenerek adından sıkça söz ettirdi. Milliyetçi-Ülkücü hareketin liderliğini yaparak Türkiye'deki Türk milliyetçiliğinin sesi oldu. 1961 Anayasası ile birlikte MHP'nin yasallaşması, Türkeş için yeni bir dönemi başlattı. O tarihten sonra Türk milletine yönelik ideolojisini daha geniş kitlelere ulaştırmayı başardı.
Alparslan Türkeş'in siyasete ve Türk toplumuna olan katkıları sadece dönemiyle sınırlı kalmadı; ideolojisi ve düşünceleri günümüzde hâlâ etkisini sürdürmektedir. Türk milliyetçiliğini temsil eden Ülkücü hareket, Türkeş’in fikirlerini benimseyen genç nesiller tarafından yaşatılmaktadır. Milliyetçi hareketin lideri olarak, Türkeş, Türk kimliği, kültürü ve tarihine dair güçlü bir bağ inşa etti. Bu bağ, günümüzde Türkiye'deki çeşitli sosyal ve politik hareketler içerisinde kendine yer bulmaktadır.
Türkeş’in düşünce dünyasında, Türk milletinin tarih boyunca yaşadığı sıkıntılar, bağımsızlık mücadelesi ve hürriyet arayışı önemli bir yer tutar. Bu nedenle, milliyetçi gençlik hareketleri, onun mirasını yaşatmak ve Türk milletinin kimliğini korumak amacıyla çeşitli etkinliklerde bulunurlar. Ölümünün üzerinden geçen 28 yıl, onun fikirlerinin ne denli köklü ve kalıcı olduğunu gösteriyor.
Türkeş’in mezarı, Ankara’daki Cebeci Askeri Şehitliği'nde yer almaktadır. Her yıl, sevenleri ve ülkücü gençler burada toplanarak, Türkeş’i anmakta ve fikirlerini yaşatmanın sözünü vermektedir. Bu anma etkinlikleri, yalnızca Türkeş’in hatırasını yaşatmakla kalmıyor; aynı zamanda onun ideolojisi doğrultusunda yeni nesillerin yetişmesine ve Türk milliyetçiliğinin yaşatılmasına katkı sağlıyor.
Sonuç olarak, Alparslan Türkeş yalnızca bir lider değil, tarihin önemli bir parçasıdır. Onun fikirleri ve idealleri, sadece 20. yüzyıl Türk siyasetine değil, 21. yüzyıl toplumuna da şekil vermeye devam etmektedir. 4 Nisan 1997’de aramızdan ayrılmış olsa da, düşüncelerinin ve ideallerinin daima yaşatılacak olması, ona olan bağlılığın ne denli derin olduğunu göstermektedir. Türk milliyetçiliğinin simgesi olarak Türkeş, sadece kendi döneminde değil, gelecekte de Türk toplumunun temel taşlarından biri olarak anılacaktır.