Son günlerde Orta Doğu’da artan gerilim, özellikle İsrail-Lübnan sınırında kendini gösteriyor. İsrail ordusu,24 Ekim 2023 tarihinde, Beyrut'un güney bölgelerine yönelik düzenlediği hava saldırısıyla dikkatleri üzerine çekti. Bu operasyon, bölgedeki mevcut çatışmalar ve gerilimler üzerine daha fazla soru işareti oluşturdu.
İsrail'in gerçekleştirdiği hava saldırısının ardındaki amacı anlamak için, bölgede süregelen tarihsel ve politik dinamiklere göz atmak gerekiyor. İsrail hükümeti, bu saldırıları, başta Hamas ve Hizbullah olmak üzere, çevresindeki terör örgütlerinin tehditlerine karşı bir önlem olarak nitelendiriyor.
Beyrut'un güneyinde gerçekleştirilen saldırılar, özellikle Hizbullah’ın askeri varlığına yönelik bir baskı oluşturmayı hedefliyor. Uzmanlar, bu tür müdahale hamlelerinin Hizbullah’ın mali ve askeri kaynaklarını zayıflatmayı amaçladığını belirtiyor. Saldırının hemen ardından yapılan açıklamalarda, İsrail ordusu, ‘savunma’ önceliğiyle hareket ettiklerini ve ulusal güvenliklerini sağlamak adına bu adımı attıklarını ifade etti.
Saldırının ardından, Beyrut'ta ve diğer Lübnan şehirlerinde geniş çaplı protestoların başlaması kaçınılmaz oldu. Lübnan hükümeti, İsrail’in hava saldırısını kınayarak, uluslararası toplumu bu tür saldırılara karşı ses çıkarmaya çağırdı. İnsan hakları grupları, saldırıların sivil halkı da etkilediğini ve uluslararası insan hakları ihlallerine yol açtığını vurguladı.
Yerel halk, sürekli artan bu tür saldırılara karşı büyük bir kızgınlık içinde. İslamcı ve sosyalist gruplar, hükümete karşı baskıları artırarak, daha etkin bir dış politika izlenilmesi gerektiğini savunuyor. Özellikle gençler, sokağa dökülerek, İsrail yönetimine tepki gösteriyor. Bu protestolar, sadece bir askeri müdahaleye tepki olarak başlamış olsa da, aynı zamanda Lübnan'daki siyasi istikrarsızlığın da bir yansıması olarak değerlendiriliyor.
İsrail ordusu, çeşitli sosyal medya platformlarında bu saldırının ardından açıklamalar yaparak, işgal altındaki topraklarını koruma konusunda kararlılık sergiledi. Ancak, uluslararası kamuoyunda bu tür askeri operasyonların yasal olup olmadığı hakkında tartışmalar devam ediyor.
Sonuç olarak, Beyrut'un güneyine yönelik hava saldırıları, bölgedeki zaten gergin olan durumu daha da karmaşık hale getirmiştir. Bölge analistleri, bu tür askeri müdahalelerin, çok daha büyük çatışmalara yol açabileceği konusunda uyarıyor. Kısa vadeli çözüm arayışlarının, uzun vadede kalıcı barış sağlamadığını gösteren geçmiş örnekler, dikkatle incelenmesi gereken önemli dersler taşıyor.
Orta Doğu’nun geleceği için endişeler giderek artarken, uluslararası toplumun, bölgedeki bu gerilimleri azaltmak için daha aktif bir rol üstlenmesi gerektiği açıkça ortada. Daha fazla çatışma ve insani krizlerin önüne geçilmesi, uluslararası işbirliği ve diplomasi gerektiriyor. Beyrut'taki son olaylar, sadece yerel bir mesele olmanın ötesinde, tüm Orta Doğu'yu etkileyebilecek potansiyele sahip bir gelişmedir.