Gazze, son yıllarda pek çok trajediye ev sahipliği yaptı. Bu trajedilerden biri de genç foto muhabiri Fatma'nın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan olay oldu. Fatma, hem yeteneği hem de cesareti ile biliniyordu. “Öleceksem gürültülü bir ölüm olsun” diyerek hayatı boyunca korkusuzca Gerçekleri belgelemeye çalıştı. Genç yaşta kaybedilen bu yetenekli gazeteci, ardında sadece fotoğraflar değil, aynı zamanda savaşın gerçek yüzüne dair acı verici tanıklıklar bıraktı.
Fatma, 25 yaşında Gazze'nin yoğun çatışma alanlarından birinde yetişti. Küçük yaşlardan itibaren adaletin sesi olmak, savaşın acılarını aktarabilmek adına fotoğrafçılığa merak sardı. Gazze'deki çatışma ortamı, onun yeteneklerini geliştirmesi ve güçlü görseller yaratması açısından bir fırsat oldu. Sosyal medya üzerinden paylaştığı fotoğraflar, dünya genelinde dikkat çekerek Hamas ve İsrail arasındaki çatışmaların boyutunu gözler önüne seriyordu.
Fatma, sadece anlık fotoğraflar çekmekle kalmadı; her bir çekimiyle aynı zamanda bir hikaye anlatıyordu. Bazen yıkılan binaların fotoğraflarını çekerken, bazen de savaşın ortasında hayata tutunmaya çalışan insanların gözlerinde bulduğu çaresizliği aktarıyordu. Her bir kare, Gazze’deki hayatı daha iyi anlamak ve uluslararası kamuoyunu bilgilendirmek için atılmış bir adımdı.
Fatma'nın ölüm haberi, sadece ailesini değil, dünyanın dört bir yanındaki insanları üzüntüye boğdu. Olay yaşandığında, arkadaşları ve gazeteci meslektaşları, Fatma'nın cesaretini ve azmini anlatarak onun anısını yaşatmak için bir araya geldi. Fatma, sadece bir foto muhabiri değil, aynı zamanda yürekten bir savaşçıydı. Gazze’nin savaşla çalkalanan sokaklarında yürürken, her zaman “İnsanların acı çekmesini istemiyorum. Ama gerçekleri göstermemiz lazım” diyerek ilerledi.
Acılı aile ve arkadaşları, Fatma'nın hayatını kaybetmesine neden olan olayları araştırmak için çaba harcarken, uluslararası kuruluşlar ve insan hakları savunucuları da bu kayıpla ilgili daha fazla bilgi edinmek için harekete geçti. Fatma'nın hikayesi, sadece onun değil, Gazze'deki binlerce masum insanın yaşadığı acıları da simgeliyor. Nitekim, her savaş, arkasında kaybettiklerimizi bırakırken onları unutmamak için mücadele etmek zorundayız.
Fatma'nın bıraktığı miras, fotoğraflarında ve belgelerde yalnızca gerçekleri aktarmakla kalmayıp aynı zamanda barış ve adalet talebinin de sesi haline geldi. Gazze’de kaybedilen her canın ardında bir hikaye, titizlikle tutulmuş anılar ve kaygılı bir gelecek var. Onun hayali, bir gün Gazze’nin savaşın yıkıcı etkilerinden kurtulması ve bu topraklarda barış içinde bir yaşam sürdürebilmesiydi. Fatma'nın anısına ve düşlerine sahip çıkmak, savaşın gerçekle yüzleşmekten kaçınılmaması gerektiğini gösteriyor.
Fatma'nın hikayesi ve onun cesur duruşu, bir fotoğraf karesinde yakalanmış olsa da, hayatı boyunca kurduğu bağlantılar ve yaşadığı derin duygular ile dolu bir yaşam sürdüğünü kanıtlıyor. Gazze'de yıllardır süren çatışmaların sona ermesi umuduyla, Fatma gibi cesur insanlara olan ihtiyaç her zamankinden daha fazla."Öleceksem gürültülü bir ölüm olsun" sözü, onun özverisinin bir sembolü olarak kalmaya devam edecek.