Son yıllarda iklim değişikliği ve kuraklık, dünya genelinde olduğu gibi Türkiye'de de etkisini gösteriyor. Özellikle Doğu Akdeniz Bölgesi, su kaynaklarının hızlıca azalmasıyla karşı karşıya kalıyor. Yayladağı, bu durumun en çarpıcı örneklerinden biri olarak dikkat çekiyor. Yapılan araştırmalara göre, Yayladağı'nda su kaynakları yalnızca 98 günlük bir süreyi karşılayacak seviyeye gerilemiş durumda. Bu durum, hem bölge halkı hem de tarım sektörü için ciddi tehditler oluşturuyor.
Kuraklık, tarım arazilerinin kurumasına ve su kaynaklarının hızla azalmasına neden oluyor. Yayladağı’nda çiftçiler, susuzluk nedeniyle tarlalarındaki üretim biçimlerini yeniden gözden geçirmek zorunda kalıyor. Yerel tarımsal faaliyetler, iklim koşullarına bağlı olarak büyük bir risk altına girerken, bu durumun ekonomik etkileri de gözle görülür biçimde hissediliyor. Tarım ürünleri fiyatlarının artması ve gıda güvenliğinin tehlikeye girmesi, bölge halkını endişelendiriyor.
Yayladağı'ndaki su kaynaklarının azalması, sadece tarım ile sınırlı kalmayacak. İnsan yaşamını direkt etkileyen su temini de ciddi bir tehdit altında. Su krizinin büyümesi, içme ve kullanma suyu kaynaklarının yetersiz kalmasına yol açmakta. Bu durum, özellikle yaz aylarında daha da belirgin hale geliyor. Su tasarrufu ve alternatif kaynakların kullanılması gerekirken, bölge insanı, bu yeni duruma alışmakta zorlanıyor. Uzmanlar, bölge halkının su kullanım alışkanlıklarını değiştirmesi gerektiğini vurguluyor. Özellikle suyun çiftçi tarafından nasıl kullanılacağı ve topluluk içindeki bilinçlendirme faaliyetleri büyük önem taşıyor.
Yayladağı'nda yaşanan kuraklık, sadece bölgesel bir sorun olmanın ötesinde, Türkiye’deki su yönetimi politikalarını da sorgulatıyor. Uzmanlar, hükümetin bu soruna karşı atacağı adımların belirleyici olacağını, su tasarrufu uygulamaları ve yerel kaynakların daha verimli kullanılmasının şart olduğunu belirtiyor. 98 günlük su kaynaklarının kalması, acil bir eylem planının gerekliliğini ortaya koyuyor. Acil durum senaryoları oluşturulması ve yerel tarım politikalarında değişiklik yapılması gerekebilir.
Ayrıca, bölgedeki su kaynaklarının zenginleştirilmesi için çeşitli projelerin hayata geçirilmesi de önem taşıyor. Özellikle yağmur suyu hasadı, su geri dönüşüm sistemleri ve su tasarrufu konusunda eğitici faaliyetlerin artırılması, bu hedefe ulaşmada etkili olacaktır. Yayladağı gibi kuraklıkla mücadele eden bölgeler için devlet destekli projelerin hız kazanması, hem doğa hem de insan yaşamı için bir kurtuluş hâlini alabilir.
Sonuç olarak, Yayladağı'nda yaşanan su krizinin önüne geçilmesi adına, bireylerden başlayarak toplumsal düzeye kadar geniş bir bilinçlendirme sürecine ihtiyaç duyuluyor. Su kaynaklarını verimli kullanmak, bu krizin üstesinden gelinmesinde önemli bir adım olacaktır. Yerel halkın daha duyarlı ve bilinçli olması, hem kendi gelecekleri hem de doğayı korumaları açısından büyük bir önem taşıyor.